İş yerlerinde çalışan sayısına bakılmaksızın hekim ve iş güvenliği uzmanı bulundurulması önerisi
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN), yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’deki işçilerin yüzde 80’inden fazlasının, 50 çalışanın altında olan işletmelerde görev aldığını ve iş kazalarının büyük bir kısmının da bu iş yerlerinde ortaya çıktığını kaydetti.
İş yerlerinde istihdam edilmesi zorunlu olan iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının, 50 kişi üstü işletmeler için geçerli olduğuna değinen Özer, şöyle devam etti:
“Tablo maalesef Türkiye’deki yüksek iş kazaları oranının tesadüf olmadığını gösteriyor. Bir işletmede iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı olmaması ve işe giriş raporlarının aile hekimlerinden alınması yönlendirmelerinin devam etmesi, işçi sağlığını ve bu konuda yaşanan sorunları yok saymak olarak addedilebilir. Sayı sınırlaması olmaksızın iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğunun yürürlüğe konulması son derece elzemdir. Öyle ki iş yerini görmeden işin çalışan sağlığına etkisinin tespiti mümkün değildir. İşin niteliğine göre birçok tetkik ve görüntüleme yöntemlerinin gerekliliği de açıktır. İşin insan sağlığına etkilerini ortaya koyacak ileri tetkik ve tedavileri yapmayan hiçbir raporlama amacına uygun olamaz”
Özer, işe giriş raporu amacının, işçinin çalışma koşullarının gözlemlenmesi ve işi yapmaya uygun olup olmadığının değerlendirmesi gibi tıbbi bir kanaat olduğuna işaret ederek, “Bu konu yasada son derece açıktır, çalışan sayısına ve tehlike sınıfına bakılmaksızın tüm iş yerlerinde iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı olmalıdır. Bunun istisnası olamaz. Sağlık hakkı sayıdan bağımsız olarak herkese verilmelidir. Kanunun şüphesiz en büyük kazanımı insan sağlığının korunması ve koruyucu önlemlerle iş kazalarının önüne geçilmesi olacaktır. Ayrıca işin niteliğine göre alınacak koruyucu önlemlerle ve periyodik muayenelerle kronik hastalıklardan koruma da söz konusu olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Hekimin iş yerini, işi tanıması ve iş güvenliği uzmanıyla bir ekip oluşturarak iş yerindeki tehlike ve riskleri değerlendirmesi gerekliğinin altını çizen Özer, şunları kaydetti:
“İş yeri ile ilgili değerlendirme yapıldıktan sonra işçi muayene edilerek işe uygun olma durumu belirlenir. Risk durumları aynı sektörde çalışan farklı işletmeler için dahi ayrı iken sağlık raporunun her sektör için aynı olması düşünülemez. Uygunluk kriterlerinin en önemlisi olan iş yerinin fiziki şartlarının değerlendirilmesidir ve bu konu aile hekiminin görevi değildir. İş yeri hekimliği ayrı bir uzmanlık alanıdır ve raporların her iş yerine özgü olması gerekir, öyle ki oto sanayide her iş yerinin çalışma koşulları, risk durumları tamamen aynı değildir. Sanayide çalışanlar için maruz kalınan etmenlere göre tetkik yaklaşımı farklıdır.”
“Çalışma koşullarını bilmeksizin verilen raporlar, tıbbi ve hukuki normlarla bağdaşmıyor”
AHESEN Hukuk Kurulu Üyesi Alper Bağcı da işe giriş raporunun verilebilmesi veya iş yeri hekimliği yapabilmek için İş yeri Hekimliği Sertifika Eğitiminin alınması ve eğitim sonucunda söz konusu sınavın geçilmesi gerektiğini belirterek, sertifika zorunluluğu aranmaksızın ve iş yerindeki çalışma koşullarını bilmeksizin verilen raporların, tıbbi ve hukuki normlarla bağdaşmadığını kaydetti.
6331 sayılı yasanın tüm iş yerleri ve çalışanlar için iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını zorunlu kıldığını aktaran Bağcı, çalışan sayısı ve tehlike sınıfı gerekçe gösterilerek bu hizmetlerin ötelenmesinin kanunun kendisiyle çeliştiğini savundu.
kaynak: Yeni Akit